Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığında gazetelerin Ankara temsilcileri ile bir araya geldi.
İsrail-Filistin çatışmasında, İran’ın, hem askeri boyutu itibarıyla hem siyasi boyutu nedeniyle önemli bir “başlık” olduğunu belirten Fidan, “İran’ın durduğu yeri iyi analiz etmek gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Fidan, İran ile İsrail arasındaki ilişkilere dair “İran’ın özellikle kendine bağlı müzahir milis gruplar üzerinden oluşturduğu direniş hattı, söylemi ve bunu pratiğe dönüştürme şekli, bölge politikalarında kendi tabanı nezdinde meşruiyet kazanırken, İsrail için ise büyük bir tehdit oluşturuyor. Son yıllarda İran’ın, İsrail’den intikam alma çabası ile Hamas’ın özgürlük çatışmasının kesiştiği bir alan var. Karşılıklı olarak birbirlerinden istifade ettikleri görülüyor. Burada şu an itibarıyla bizim önceliğimiz yaşanan çatışmanın coğrafi yayılmasının önlenmesidir.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in kuzeyinde, Lübnan’ın güneyindeki sınırda zaman zaman ciddi olayların ve çatışmaların yaşandığını aktaran Fidan, “Özellikle topçu atışları, karşılıklı, şu anda vuku buluyor. Belli kayıtların olduğu da rapor edilmekte ama halihazırda bir çatışmaya dönmüş durumda değil.” dedi.
Fidan, İsrail’in ve Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyine yığınak yaptığına ve Lübnan’ın muhtemel bir savaştan endişe ettiğine işaret ederek, Lübnanlı yetkililerin bu durumun ülke ekonomisini daha da kötüye sokacağını düşündüğünü söyledi.
Lübnan Başbakanı Necib Mikati ile yaptığı telefon görüşmesine değinen Fidan, Mikati’nin Türkiye’den çatışmanın bölgeye yayılmaması için elinden geleni yapmasını istediğini aktardı. Bu konuları görüşmek için Lübnan’da temaslarda bulunduğunun altını çizen Fidan, konunun öneminin altını çizdi.
Fidan, İran ve İsrail’in ilerleyen süreçte nasıl bir strateji izleyeceğinin önemli olduğuna işaret ederek, “İsrail’de iki görüş ön planda. Başarısız gözüken siyasiler ile ülkenin genel menfaatini düşünenler arasında bir görüş ayrılığı var. Şu an tabii her iki kesim de çok duygusal ve intikamcı bir ortamdalar. Çok büyük felaketleri beraberinde getirebilecek birtakım tavırlardan kaçınmayı sağlayacak bir fren mekanizmaları yok.” diye konuştu.
Fidan, İsrail’in mevcut durumunu 1973’ten bu yana “en büyük kriz” olarak nitelendirdiğine işaret ederek, “(İsrail) ‘Biz bir daha bu türden bir şey yaşamak istemiyoruz.’ diyor. Peki bu nasıl mümkün olacak? Ya bütün düşmanlarını yok etme çabası içine girecekler ya da bütün düşmanları ile barış yapacaklar.” dedi.
İsrail’in zihninin şu an savaş tarafında olduğuna dikkati çeken Fidan, Türkiye’nin bu krizden “pekala bir barışın” da çıkabileceğini düşündüğünü vurguladı.
Fidan, Türkiye’nin bu tutumunu görüştüğü muhataplarına da sürekli söylediğini aktararak, “İsrail’deki savaş çığırtkanları, ‘ilk önce kimse bana müdahale etmesin, ben bir Gazze’ye yoğunlaşayım, ondan sonra Hizbullah’la, gerekirse İran’la da savaşırız.’ diyorlar.” ifadesini kullandı.
ABD’nin Doğu Akdeniz’e uçak gemisi göndermesine ilişkin soruya Fidan, bunun yeni bir durum olmadığını, kendilerine göre taktik ve stratejik amaçları olabileceği yanıtını verdi.
“Gördüğümüz kadarıyla bunu eğer Hamas dışında bir taraf savaşa girecek olursa orada caydırıcı bir unsur olsun diye istiyorlar. Amerikalılar, Hamas’ın artık Filistin’de bir taraf olmaktan çıkarılması gibi bir politikayı İsraillilerin de zorlamasıyla kabul etmişe benziyor. Amerika, bunu hangi ölçüde yapacak göreceğiz. İlk etapta, İsrail’e her türlü mühimmat vesaire desteğinde bulunuyorlar.”
ABD’nin moral üstünlüğünün, bölgede inanılmaz bir şekilde zedelenmiş durumda bulunduğuna dikkati çeken Fidan, belki de kalıcı bir kopuşun arifesinde olunduğunu belirtti.
İsraillilerin, yabancıların Gazze’den çıkmasını sağlamak için hazır olduğunu aktaran Fidan, İsrail’in Filistinlilerin hayatını kaybetmesini sorun olarak görmediğini ancak yabancıların, Batılıların hayatını kaybetmesinin ciddi dış tepkilere yol açtığını vurguladı.
“Mısırlılar da haklı olarak diyorlar ki; biz buna hizmet edecek bir şekilde kapıyı açmayız. Önce bize bir izin verin, bölgeye insani yardım götürelim. Bizim şu anda Ariş Limanı’na götürdüğümüz insani yardımlar var. Bölgeye yardımlar gitsin önce halk temel ihtiyaçlarını karşılasın, yabancıların tahliyesini sonra konuşuruz.”
Fidan, İsrail’in ilk darbeyi aldıktan sonra duygusallık içinde açıklamalar yaptığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Ama o söylenilenlerde yapılabilirlik diye bir sorun var. Şimdi İsrailliler de bence çok ciddi tartışma içindeler. Gazzelilerin bir daha tehdit olmaması için atılması gereken bütün adımların atılması gerektiği konusunda bir fikir birlikleri var. Hamas’ın aktörlükten çıkartılması gerektiği konusunda bir fikir birlikleri var. Peki bunun altını sahada nasıl dolduracaklar? Yani Hamas’ı nasıl fiilen ortadan kaldıracaklar? Bunun modalitesini şu anda tartışıyorlar ve burada Amerikalılar da gittikçe artan bir şekilde tartışmanın bir tarafı oluyor. Peki, Hamas orada olmadığı bir senaryoda, orada kim olacak? Nasıl bir politik yapı ortaya çıkacak, o büyük bir soru işareti onlar için.”
Türkiye’nin şu anki önceliğinin; ateşkese gidilmesi ve iki devletli çözüm için bir an önce çalışmaya başlanması olduğuna dikkati çeken Fidan, gerek İsrail tarafına gerek Hamas gerek El-Fetih tarafına baskı yapacak şekilde garantör devletlerin sorumluluk üstlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Fidan, bu nedenle bu meselenin iki tarafın meselesi olmadığını, artık iki kampın meselesi haline geldiğini belirterek, “Kamplaşma olduğu zaman, yeryüzünde bu jeostratejik bir tehdit alanı haline geliyor. Bunu kapsamlı ve güzel bir barışla çözmek varken, gittikçe daha büyük bir çatışmanın ateşini fitilleyecek bir risk alanı olarak bırakmak, rasyonel bir davranış değil.” diye konuştu.
İsrail-Filistin arasında iki devletli çözüme ilişkin diğer ülkelerin bakış açısına ilişkin Fidan, “Buna ‘hayır’ demiyorlar. Yani Batılılar, ‘hayır’ demiyor. Diğerleri istiyor.” dedi.
“Bunu istemek yetmiyor. Bir tavır geliştirecek miyiz, bunun olması için? Başta diplomatik tavırlar olmak üzere tartışmayı buradan açmak gerekiyor. Yani bu iki tarafa bırakılacak bir konu değil. Jeostratejik önemi olan, dinleri, medeniyetleri, kültürleri ilgilendiren bir konu. Kudüs meselesi var ortada. Müslümanlar için, Hristiyanlar için, Yahudiler için önemi olan bir yer. Buna küresel aktörler olarak ortaya bir tavır koyarak sahip çıkabilecek miyiz?
Şimdi Batı’nın tavrına baktığımız zaman, her zaman, şöyle yani biz bunlara karşıyız. Ama diğer yerler de karşı olduğu zaman bir şeye yaptırım uygularken, İsrail bir şey yaptığı zaman bir şey yok. Yani ona yeşil ışık var. O gidebilir. Hiçbir problem yok. Amerika bunu yapıyor.”
Belli konuları beyan edip deklare etmekle bir ilerleme yaşanmadığını, tavır alma konusunda istekliliğin ve duruşun olması gerektiğini vurgulayan Fidan, tartışmaya açılması gereken konunun bu olduğunu söyledi.
Fidan, İslam ülkelerinin, Arap ülkelerinin ve diğer ülkelerin aynı fikirlere sahip olduğunu, Batı’da ve Güney Amerika’da, Afrika’da da benzer olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Bir araya gelip yani diplomatik tavır, alınabilecek çok ciddi diplomatik tavırlar var. Bu tavırları aşamalandırabiliriz, ortaya koyabiliriz ama bir yerden başlamak lazım. Ama hep beraber başlanırsa bir yere gider, yoksa bugüne kadar yapıldığı gibi Amerika, İsrail adına gelir, bütün ülkelerle teker teker, ayrı ayrı konuşur. 8’iyle Amerika konuşur, 3’üyle İngiltere konuşur, 1’iyle Fransa konuşur.
Herkesi bir hatta tutup, İsrail’i bulunduğu istikamette gemisini yürüttürmeye devam ederler. Yani oyun, bugüne kadar hep böyle kurgulandı, böyle gidiyor. Yani bu da işte herkesin birtakım kınama açıklamaları yaparak, insani yardım gitmesine izin vererek, herkesin herkesi aldattığı bir oyuna dönmüş durumda Filistin meselesi. Ama yani ahlaksızlığından ve yani fıtrata aykırılığından dolayı olayın gideceği bir yer kalmadı artık.”
İslam dünyasında DEAŞ gibi örgütlerin ortaya çıkışını besleyen konulardan birinin de bu Filistin meselesindeki çifte standart olduğunun altını çizen Fidan, “Yani Müslüman ülkelerin cevap veremediği doğru düzgün bir krize, örgütler kendi imkanlarıyla cevap vermeyi tercih ettikleri zaman ortaya düzenli devletlerin, sistemlerin istemediği manzaralar çıkıyor. Onun için ben hep söylüyorum, bizim tavrımızı bazı ülkeler sert buluyor. Oysa biz, halk adına tepki koyuyoruz. Biz, devlet olarak tepki koymasak, halkın tepkisi farklı noktalara gidebilir.” diye konuştu.
Fidan, basın mensuplarının esir takasına ilişkin sorusuna, “Esir takasıyla ilgili görüşmeler, çalışmalar devam ediyor. İstihbarat birimleri üzerinden yapılan konuşmalar, görüşmeler var ama ilk günlerin sıcaklığı içinde bunu bir çerçeveye oturtmak mümkün olmadı.” yanıtını verdi.
“Yani biz Büyükelçimizi de talimatlandırdık. Görüşmeler konusunda bizi sürekli bilgilendiriyor. Biz de zaman zaman oradaki arkadaşlarımızla muhataplarımızla görüşüyoruz sürekli. Somut bir şey yok şu anda. Tarafların bizden talepleri oldu. Amerikalıların, Almanların kendi vatandaşlarıyla ilgili olarak. İlk günden itibaren vatandaşlarının serbest bırakılması için bizden yardım isteyenler oldu.”
Fidan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin görüşmesine de değinerek, “Cumhurbaşkanımızın huzurunda orada iki grup arasındaki normalleşme ilişkileri konuşuldu. Mutabık oldukları genel çerçeveyi söylediler fakat bu mutabık olma tabii pratikte çok fazla etki gösteremiyor Filistinliler arasında. Filistinliler arasında birlik sağlanamamasının, iki devletli çözümün önündeki en büyük engellerden biri olduğu unutulmamalıdır.” diye konuştu.
Türkiye’nin gönderdiği insani yardımların, Gazze’ye ulaşması için bir plan yapılıp yapılmadığına ilişkin “İnsani yardımlar konusunda, başta da söyledim, insani yardımlarımızı Ariş Limanı’na ve havalimanına gönderdik. Başka ülkeler de buraya getiriyor yardımlarını. Onlarla bir koordinasyon içindeyiz. Mısır makamları da bu konuda gerçekten işbirliğine açık durumdalar. Bu kapının işletilme zamanı ve mekanizması için temaslarını sürdürüyorlar. Şu anda bir hareketlilik yok ama inşallah bugün, yarın bir şey olacak.” ifadesini kullandı.
Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Türkiye’yi ziyaret etmemesine ilişkin soruya “Aslında Blinken, bizimle görüşmek, buraya gelmek istedi. Hatta ilk ziyaret etmek istediği ülkelerden biriydik.” yanıtını verdi.
Blinken’ın, Türkiye’yi ziyaret etmek istediği tarihin kendisinin takvimine uygun olmadığını belirten Fidan, “O tarih için ben Mısır ziyaretimi planlamış durumdaydım. Kendisiyle sürekli temas halindeyiz, 3 kez telefonda konuştuk. Yakında da gelmek istiyor. Ekiplerimiz tarih tespiti için çalışıyor.” dedi.
– “Bir tarafla normalleşme sağlama uğraşında iken diğer taraftan Filistin’e her türlü şeyi yaparak bir yere varılamaz”
İbrahim Anlaşması çerçevesinde Körfez ülkelerinin, İsrail ile yakınlaştıkları bir döneme denk gelmesiyle gidişatı nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Fidan, anlaşma ile ortaya konan tablonun, İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmesi ve bundan hareketle de Filistin meselesini giderek önemsizleştirmesine dayalı bir konu olduğunu söyledi.
Önemli olanın nitelikli argümanlar geliştirmek, nitelikli iletişimde bulunmak ve nitelikli platformlarda arkasına irade koymak olduğunu vurgulayan Fidan, “Bizim şu anda yaptığımız budur. Diğer oyuncuları, özellikle İslam dünyasındaki bölgedeki oyuncuları, oyuna dahil etmek için çaba harcamak gerekiyor. Çünkü herkesin devlet olarak çok farklı dengeleri ve endişeleri var.” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’nin kuzeyinde düşürülen drone meselesi sonrası ABD ile ilişkilerin gerilmesi üzerine şu anda Suriye’deki duruma ilişkin soruya yanıt veren Fidan, “Suriye’deki terör örgütüne, terörist yapılanmalara ilişkin odağımızı elbette kaybetmiyoruz.” dedi.
Bu stratejinin çok etkili olduğunun altını çizen Fidan, “Nitekim (Ankara) Kızılay’da terör hadisesi akabinde de hem Milli İstihbarat Teşkilatımızın hem Silahlı Kuvvetlerimizin yoğun bir hedef tahribatına maruz kaldılar. Verdiğimiz mesaj yerini buldu.” diye konuştu.
Fidan, “Türkiye’nin operasyonlarının, bölgede DEAŞ’la mücadeleyi olumsuz etkilediği” iddiaları sorusuna, “O bölgede, örgütü ayakta tutan örgütsel altyapıyı ve örgütün gelir getirici kaynaklarını imha etmekten çekinmiyoruz.” dedi.
Fidan, bölgede şu an DEAŞ ile fiilen bir mücadele olmadığını belirterek, “Sadece DEAŞ’lı tutuklular var. PKK’ya gardiyanlık yaptırıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Dışişleri Bakanı Fidan, “Biz Amerikalılara şunu söylüyoruz; Suriye topraklarında bizim sizinle bir sorunumuz yok. Ancak oralarda yuvalanan örgütünü hedef almaktan da geri durmayacağız. Cumhurbaşkanımızın silahlı kuvvetlerimize, güvenlik teşkilatlarımıza, istihbaratımıza verdiği talimat da budur.” diye konuştu.
Bölgede tereddütsüz hareket edilmesi gerektiğine dikkati çeken Fidan, “Bazı şeyler var ki bizim kırmızı çizgimiz. Burada hiçbir yaptırım kararı, hiçbir tavır bizim duruşumuzu değiştiremez.” dedi.
Fidan, Türkiye’nin NATO üyesi muhataplarına, örgütün Türkiye için tehdit oluşturan silahlı bir terör örgütü olduğunun izah edildiğine işaret ederek, “(ABD) Senin NATO üyesi ülke olarak, benim yanımda olman gerekiyor. NATO’nun kuruluş amacı bu zaten. O bölgede, Ruslarla da sorun yaşadığımız zamanlar oluyor. Ancak tüm bunlar, bizim terörle mücadelede kararlılığımızı ve gerekli operasyonları yapmamızı engelleyemeyecektir.” ifadelerini kullandı.
İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin sorulan soruya yanıt veren Fidan, ABD’nin İsveç konusunu takip ettiğini ve bu konu üzerine yatırım yaptığını belirtti. Fidan, “İskandinav ülkelerinin, tekrar Finlandiya’nın üyeliği, İsveç’in üyeliği meselesi bir öncelikti onlar için. Finlandiya üye oldu, İsveç kaldı. O konuda takibini yapıyorlardır açıkçası. Biz de yapıyoruz o takibi.” diye konuştu.
AB’nin elinde dış politika manivelası olmadığı için ekonomik konuları da bir tür yaptırım aracı olarak kullanmayı tercih edebildiğini söyleyen Fidan, “Biz Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu AB vizyonu doğrultusunda, ilişkilerimizi yeniden canlandırmak için harekete geçtik. Bunların başında Gümrük Birliği meselesi var, vize liberizasyonu meselesi var, belli konuların tekrar masaya yatırılması meselesi var.” diye konuştu.
Görüşme yapılan taraflarla “diplomasi yürütmeyi tercih ederlerse” mesafe alınabileceğini belirten Fidan, AB’nin kendi içinde bütünlük sağlayamadığında arasındaki konuyu dışarıya olumsuz olarak yansıttığını kaydederek, “Adeta çocukça hareket ediyorlar. Olgun bir tavır sergilerlerse, pekala ilerleme sağlayabiliriz.” dedi.
Fidan, eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin iktidar olmasıyla kimlik politikasının tercih edildiğini belirtti.
Avrupalıların, rasyonaliteden, jeostratejiden ve jeopolitikten çıkıp kimlik politikasına, yani parti politikasına döndüğünü anımsatan Fidan, “Tribünlere oynadılar.” dedi.